webnovel

Kanlı Ay

"Dokuz gün geçti, O kanlı gecenin şafağında uyandığım günden bu yana, Dokuz gün geçti, O lanetli gecedeki yaratıkların beni kâbuslarımda kovaladığından bu yana, Dokuz gün geçti, Sabahın ortasında dalıp arkama bile bakmadan kaçtığım günden bu yana..." Tornas, 4. Çağ 175 tarihinde Skyrim'in Whiterun şehrinde Kuzeyli bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Evin geçimini babası avcılıkla sağlıyordu. Tornas büyüdüğünde babası gibi başarılı bir avcı olmayı hayal ediyordu. Tornas'ın 11. yaş gününde, babasının bir av sırasında ayı tarafından sakatlanmasından sonra mecburen avcılığı bırakmak zorunda kaldı. Ailesi, babasının kararıyla Whiterun'nun güney batısında yer alan Riverwood adlı kasabanın hemen dışındaki küçük bir çiftliğe taşındılar. Bu taşınma işi, genç Tornas'ın ruh halini bunalımlı bir yöne soktu. Eski arkadaşlarından uzakta huzursuz bir dönem geçiren Tornas, gençliğinden gelen sınırsız enerjiyi yöneltebileceği bir alan bulmak için çok çabaladı. Delikanlılık çağına girmesiyle beraber, giderek daha fazla zamanını çiftlikten uzakta, aynı babasının bir zamanlar olduğu gibi avcılığın heyecanın albenisinin çiftçiliğin sağduyululuğuna göre daha ağır bastığı ormanlarda geçirmeye başladı. 18. yaşına geldiğinde, ailesine karşı sorumluluklarını yerine getirmek yerine avın ganimetleriyle dolu bir hayatı çiftçiliğe uzanan rutin bir hayata tercih ettiğini açıkça göstermişti. 4. Çağın 193 yılının başlarında babasını ardından kısa bir süre sonra annesini kaybetti. Birkaç yıl içinde ailesinin çiftliğini sattı ve tek başına yaşamaya başladı. Yetişkinliğe yeni adım attığı dönemde ise sadık köpeği Tull ile birlikte Riverwood'un yakınlarındaki ormanlarda, küçük bir kulübeye yerleşmiş, düzenini kurmuş ve hayatını avcılık, odunculuk ve ok ile yay yaparak sürdüren onurlu bir adam haline gelmişti. Bir köyden ya da şehirden diğerine yolculuklarında, yanında seyyar bir tezgâh taşır ve av takımlarının yanı sıra, tavşan, geyik, keçi gibi av hayvanlarının etlerini, kürklerini de satardı. Avcılık onun kanında vardı, babasıda bir avcıydı ve onun babası da... Bir gün ormanda her zaman yaptığı gibi avlanmaya çıkmıştı. Büyük erkek bir geyiği izliyordu, tüm orman boyunca peşinden sadık dostu Tull ile koşturdu ve bir grup haydut ile karşılaştı. Tornas Kuzeyli olmasına rağmen gereksiz şiddeti sevmezdi, başlangıçta onlarla konuşup anlaşmayı denedi. Ama eşkıyaların laftan anladığı yoktu, savaşmak zorundaydı, lakin sayı üstünlüğü onlardaydı. Esir alındı ve soyuldu, ardından köpeği ile bir kampa getirilip eli ve bacakları bağlandı. İşte her şey o günün gecesinde başladı...

PenetratorGod · Videojogos
Classificações insuficientes
4 Chs

Bölüm 4

Ay Doğan diye bilinen kurt adamlardan oluşan bir vampir avcıları grubunun lideri bana Karanlık Kovuk Mahzen mezarı adlı yerdeki vampirlerin ne aradığını bulma görevini vermişti. Yag ile birlikte Mahzen mezarında ki keşfim sırasında derinliklerinde bulunan antik bir lahitten Serana adındaki bir vampir kadını kurtardım. Benden onu Skyrim'in kuzey kıyılarındaki evine gidene kadar eşlik etmemi istedi.

Ona yardım etmem Yag'ı kızdırdı ve sürüye bensiz gitmesine neden olmuştu. Serena ile Akdiyar'dan Haafingar'a yaptığımız yolculuk 2 gün sürdü. Kuzey gözü Kalesi'nin yakınlarındaki sahilden bir kayığa binerek karşıya geçtik. Bir adaya yanaştık ve devasa bir şatoyla karşılaştık.

"Hey, şey, oraya girmeden önce sana söylemem gereken bir şey var." dedi Serana.

"Sen iyi misin." diye sordum. "Sanırım. Sorduğun için teşekkürler." dedi sonra ekledi. " Sadece beni buralara kadar getirdiğin için teşekkür etmek istedim. Yalnız bu noktadan sonra, içeri girdiğimizde, sessiz kal. Bırak konuşma işini ben yapayım."

"Leydi Serana geri döndü! Kapıyı derhal açın." dedi kapıdaki bekçi.

"Burası senin evin mi." diye sordum.

"Evet. Evim... Güzel kalem." dedi.

"Çok etkileyici. Bu kadar büyük olduğunu neden bana söylemedin." diye sordum.

"Öyledir. Ben sadece beni tüm gününü kalede oturan hanım kızlardan biri olarak hayal etmeni istememiştim. Bilmiyorum. Böyle bir yere gelmek şey... Bu pek bana göre değil. Umarım bunu anlayabilirsin." dedi.

"Serana hanım! Sizi gördüğüme çok sevindim. Babanız sizi çok merak etti. Uzun süredir kayıpmışsınız duyduğum kadarıyla." dedi bekçi.

"Teşekkürler." dedi Serana.

"Köpek! Buraya girmeye nasıl cüret edersin. Bekçi senin nasıl girmene izin verir." dedi vampir sonra devam etti. "Dur... Serana? Bu gerçekten sen misin? Gözlerime inanamıyorum."

"Evet, Vingalmo benim... Arkadaş benimle birlikte o yüzden çekil önümüzden babamla konuşmalıyız." dedi Serana.

"Tabi ki... Leydim, buyurun lütfen." dedi sonra ekledi. "Lordum! Millet! Leydi Serana döndü."

"Sanırım beni bekliyorlardı." dedi Serana.

"Uzun zamandır kayıp olan kızım geri dönmüş. Sanırım Kadim Tomarım sende." dedi.

"Yüzlerce yıldan sonra, bana sorduğun ilk şey bu mu? Evet, Tomar benimle." dedi Serana.

"Elbette senide gördüğüme sevindim, kızım. İlla her şeyi sesli mi düşünmem gerekiyor." dedi sonra ekledi. "Ah, eğer o hain annen burada olsaydı. Kafasını kazığa geçirmeden önce bu yeniden birleşmemizi görmesine izin verirdim. Söyle bana, salonuma getirdiğin bu yabancı da kim."

"Bu beni kurtaran kişi." dedi Serana.

"Kızımın sağ salim geri dönüşü için sana minnettarım. Söyle bana, adın ne." dedi.

"Ben Tornas. Sen kimsin." dedim.

"Ben Harkon, Volhikar Sarayı'nın lordu. Şimdiye dek, kızım bizim ne olduğumuzu sana söylemiştir." dedi.

"Sizler vampirsiniz." dedim.

" Sadece vampirler değil. Skyrim'deki en yaşlı ve en güçlü soydan gelen vampirlere de sahibiz. Asırlardır burada yaşıyoruz, dünyanın dikkatinden uzakta. Lakin tüm bunlar karımın bana ihanet etmesi ve en değer verdiğim şeyi çalmasıyla sona erdi." dedi Harkon.

"Kızınızı bulmamın bana ne gibi bir ödülü olacak." diye sordum.

"Tamda bu konuya gelecektim. Evet, kesinlikle bir ödülü hak ettin. Sadece bir ödülüm var ve bu da Kadim Parşömenin ve kızımın kıymetine eşdeğerde. Sana kanımı teklif ediyorum. İç onu ve bu koyunlar arasında bir kurt gibi yaşa. Senin olduğun yerde insanlar korkacak ve ölümden asla korkmayacaksın." dedi Harkon.

"Ben bir kurt adamım. Eğer hediyeni kabul edersem ne olacak." diye sordum.

"Evet, kokusunu alabiliyorum." dedi Harkon ve ekledi. "Kanımın gücü içindeki bu pisliği temizleyecek ve seni bizden biri yapacak. "

"Peki ya kurt adam olarak kalmak istersem." dedim.

"Seni bu kaleden sürerim. Hayatını kızımın hatırına bu seferlik bağışlarım, ancak sonrasında av olacaksın. Belki ikna olmaya ihtiyacın vardır. Şu kudrete bak. Sana sunduğum kudret bu. Şimdi, seçimini yap." dedi Harkon.

" Kusura bakma. Vampir olmak istemiyorum. Hediyeni reddediyorum." dedim.

"Öyle olsun. Sen bir avsın, tıpkı diğer faniler gibi. Seni kovuyorum." dedi Harkon.

Serana'yı evine getirdim. Babası, güçlü bir vampir lorduydu, bana armağan olarak kanını vermeyi teklif etti. Ancak teklifini reddettikten sonra sürgün edildim. Şimdi Ay Doğan sürüsüne dönmeli ve neler olduğunu anlatmalıydım...