webnovel

Cyberpunk: Fixer System

Erdem Demir finds himself awakened in a completely different place. He is rejuvenated and more handsome. He tries to return to his old life, to continue his life with hopes, but the year he wakes up is 2068. It is not possible to go back to the past. Attention! This story is written in my native language, Turkish. Since my proficiency in English is not good enough to write, I used my native language. If you want to read the story, please use WebNovel's translation application or your browser's translation feature. I wish you a pleasant time.

Aydehan · Jeux vidéo
Pas assez d’évaluations
4 Chs

Bölüm 4: Samuel Parkinson

Barın ortasında içkisini içip, küfrünü etmeye devam eden adam omzunda bir el hissettiğinde kafasını hızla elin sahibine doğru döndürdü. "Ne istiyorsun bok beyinli?"

Erdem, elini omzundan yavaşça çekti. Yüzünde kaygılı bir ifade vardı. Hatta biraz da sempati ifadesi mevcuttu. "Aynı yollardan geçen birisini görüyorum ve sadece onunla sohbet ederek içki arkadaşı olmak istiyorum bu mümkün değil mi?"

Adamın, ifadesi bir süre dondu. Erdem'i iyice süzdü. Onun giyimine ve davranışlarına baktı. Daha sonrasında, beyaz üstüne basit bir siyah daireye sahip olan gözleri sarıya döndü ve tekrar normal hale geldi. En sonunda elini masasındaki diğer sandalyeye doğru işaret ettirdi.

"Teşekkürler, bu kadar sinirli olsanda iyi birisi olduğun her halinden belli oluyor. Lanet kadınlar! İyi adamları sömürüyor, nerede pislik varsa onlarla çıkıyorlar! Ama ne zaman başları belaya girse istedikleri kişi o pislik değil bizim gibi iyi adamlar oluyor!"

Erdem, bunu söyledikten sonra birasından güçlü bir yudum aldı ve şişesini hızla masaya çarptı. Adam da bundan etkilenmişti. "Aynen öyle! O FAHİŞE benim paramı alıyor ve sonrasında benim paramla o orospu çocuğuyla ilgileniyor!"

Erdem adamın sarhoş konuşmasına anlayışlı bir kafa sallamasıyla karşılık verdi.

"Kadınlar…" diye mırıldandı.

Adam da bıkkınlık ve hüzünle "Kadınlar…" diyerek karşılık verdi.

Erdem, birasını adamın içki bardağına doğru götürdü ve ikisi içkilerini tokuşturdu. "O halde, bu içkiler bize! O fahişelerden çok daha iyi kadınlar bulmamıza!"

"Çok daha iyi kadınlar bulmamıza!"

İkisi de içkilerini tek yudumda bitirdi. Erdem motor suyunun, berbat tadından ötürü kusmamak için kendini güçlükle kontrol etti. "Benim adım Erdem Demir, seninki ne choom?"

Adam ağzının kenarındaki içkiyi bir peçeteye sildi. "Samuel Parkinson, doğrusunu söylemek gerekirse başta seni bir çeşit dilenci zannettim ama sana bakınca gerçekten de benimle aynı şeyi yaşamış gibi duruyorsun."

Erdem rolü gereği acı dolu bir kahkaha attı. "Sevdiğin kadın seni patronunla aldatıp ardından, seni işinden kovdurmuş olsa sen de benim gibi görünürdün…"

Adam güçlü bir ıslık çaldı. "Bu durum, fena halde kötü…"

"Öyle! İşte o yüzden yanına geldim. Sende tıpkı benim gibisin, birisinin seni teselli etmesi gerekiyor. Böylesi berbat bir durumda sadece içki içerek kendini toparlayamazsın choom! Birisinin sana yardım etmesi, seni toplaması ve hayatının geri kalanında daha iyi yaşaman için dertlerine ortak olması gerekir."

Samuel'in alkolden donuklaşan aklı, söylediklerinin ne kadar ucuz sözler olduğunu anlayamadı ve bu sözleri çok daha duygulu hissetti. Gözlerinde toplanmaya başlayan gözyaşlarını hızla kuruladı. "Teşekkür ederim…" diye mırıldandı. Erdem önemli olmadığını belli etmek için sadece elini silkti.

"Peki nasıl tanıştınız o fahişeyle?"

Samuel bir süre içkisine bakmaya devam etti. Bardağına doldurduğu viskiyi çalkaladı. Dördüncü çalkalayışından sonra doğrudan boğazına götürdü ve hiç vakit kaybetmeden tek dikişte bitirdi.

"Onunla şirket içerisinde terfi aldığım zaman tanıştım, yeni terfim için çalışanları kontrol ederken onun bir kıdemlisi tarafından ezildiğine tanık oldum. O… O çok güzeldi. O an kendimi hiç yapmayacağım bir şey yaparken yakaladım. Kıdemlisinin azarından onu korudum. Şimdi geriye dönüp bakıyorum… Aslında suçluydu, evrakları karıştırmıştı ve kıdemlisi olmamış olsaydı bölümün zarara uğramasına neden olacaktı ama o an için bu önemli değildi…" hick! Hıçkırığının ardından kafasını aşağıya indirdi. Erdem, adamın ceketinin cebinden bir peçete çıkarttığını ve onunla gözlerini sildiğini fark etti. Umursamadı ama adamın ne kadar acı içerisinde olduğunun da farkına vardı.

"Vay be! Onun için tam da o noktada beyaz atlı prens gibiymişsin! Kahretsin! Senin gibi bir adamı bırakıp ne düşünüyordu?"

Adam buna cevap vermedi.

Erdem de kelimelerinin boşluğa düştüğünü hissetti. Aptalca konuşmuştu. Ne yani adamı mı tavlamaya çalışıyordu? "Aptal! Bu şekilde konuşmaya devam edersen adamı yatağına atacaksın! Kendine gel!" Diye kendisine zihninde bağırdı.

Erdem daha sonrasında duruşunu düzeltti. Bakışlarını daha politik hale getirdi. Yüzünde adamın duygularını anladığını belirten ifade yok oldu. Onun yerini soğuk ve politik bir bakış açısı aldı. "Peki şimdi ne yapacaksın? Sana bu kadar duygusal bir acı yaşattığına göre ondan intikam almak istemiyor musun?"

Samuel, Erdem'in aniden değişen konuşma yapısı ve konuşma tarzına mikro düzeyde şaşkınlık gösterdi. Bir corpo olarak hızla kendisini toparladı. Erdem gibi deneyimli bir müzakereci olmamış olsaydı onun bu yüz ifadesini göremezdi. "Ondan elbette intikam alacağım. Uygun bir zamanda, mutlaka intikam alacağım."

Erdem onun sarhoş olsa da düz ve resmî ifadesine bir süre baktı. Canı sıkkın bir ifade göstererek "O halde neyi bekliyorsun? O kadının yanına kar kalmasına izin veremezsin."

Samuel içkisinden bir bardak daha içti. Yüzünde oluşan belirsizlik ifadesiyle Erdem'e doğru baktı. Düşüncelerini topluyor gibi görünüyordu ve aklında oluşan kelimeleri nasıl söyleyeceğine karar veriyormuş gibi görünüyordu. "Aslında bu haberi duyar duymaz intikam almak istedim. Bu en doğrusu gibi geldi ama…" Erdem bu "ama" nın bir çok anlama geleceğini bilerek sustu. Sözünü bitirmesi için sabırla bekledi. İkili bir dakika daha sessizliğini korudu. Arkaplanda çalan Kerry Eurodyne parçasını dinlediler. Erdem şarkının berbat olduğunu düşünse de bu sessizliği bozarak muhabbeti mahvetmek istemiyordu. Eğer doğru oynarsa bu onun ilk işi olacaktı ve güzel bir para kazanıp, yerli ağzında "Fixer" olarak bilinen iş bitiricilerden birisi olarak kariyerine adım atacaktı.

Samuel bir süre daha düşündü. İçkisini yudumladı ve sessizliğini korudu.

En sonunda içini çekerek "Bak, bende hemen neden intikam almadığımı çok iyi biliyorum. Okako'ya ve Padre'ye gittim. İkisine de intikam almak istediğimi ve ne yapmaları gerektiğini söyledim. Onlarda bana ücretlerini belirttiler…"

Erdem ücret çok pahalı olduğu için onlardan yardım isteyemediğini anında anladı. Eğer ücretlerini uygun düzeyde bulsaydı çoktan işini yaptırmış ve intikamını almıştı. "Tahmin edeyim çok pahalı geldi değil mi?"

Samuel hayal kırıklığı içerisinde kafasını salladı. "Doğru, o piçlerin istediği miktar ne kadardı biliyor musun? Lanet olasıca Elli Bin! Elli Bin istediler ve benim isteyeceğim başka bir şey varsa bu miktarın artacağını da söylediler! Tanrı aşkına benim hesabım daha önce hiç Yüz Bin'in üstünde bir miktar görmedi. Onlara bu kadar parayı veremezdim…"

Erdem içini çekti. "Sen de onlar daha uygun bir fiyat verene kadar beklemeyi mi seçtin?"

"Doğru, olayın sıcaklığı ortadan kaybolduğunda benden daha az miktar isteyeceklerini biliyordum. O yüzden şimdi bekliyorum ve bu sırada içerek kendimi rahatlatmaya çalışıyorum."

Erdem ona acımayla dolu bakışlarla baktı. Bu sefil adam, kendi mevkisini ve konumunu anlamıyor gibiydi. Onun mevkisinde duran insanların şehrin ücra köşelerinde kral ilan edildiğinden ya haberi yoktu ya da birazcık beynini kullanarak ucuza çok iş yaptırmanın peşindeydi. Elbette bu diğer fixerların işine gelmiyordu. Sonuçta onlarda bu iş için uygun bir paralı asker tutacaktı ve ödeme sağlayacaktı. Paralı asker işi duyduğunda çok daha fazlasını isterse onlar ne kazanacaktı? Erdem bu adamın cimriliğine suratını çok hafifçe buruşturmuş olsa da hemen düzeltti.

Altın kaz kendi eliyle avucuna düşmüştü, onu nasıl reddederdi?

"Dostum… bu çok kötü! Çok söylemişler sana! Bak çok üzgün göründüğün için yanına oturdum ama senin bir fixer'a ihtiyacın olduğunu hiç düşünmemiştim." Erdem bu noktada durdu ve bakışlarını ona yönlendirdi. Kısa süre de olsa bakışları üstünde durdu ve onun kırklı yaşların ortalarında, kısa kesilmiş ve bakımlı ön buklesi koyu yeşil geri kalanı ise açık kahve rengindeki saçlarına baktı. Elmacık kemiklerindeki implantları hafifçe gözden geçirdi ve giymeye devam ettiği AllFood şirket kıyafetine göz attı. Takımı birinci sınıftı ve barın ışıklarından ayrı olarak parıldıyordu. Kıyafeti son derece düzgün ve ütülüydü, barda bile kıyafetine son derece önem veriyordu. İçtiği içkiyi ölçülü ve dikkatli içiyordu. Eğer ağzından kaçmışsa hızla peçetesiyle siliyordu. Ellerini asla pantolonunun üstüne koymadı ve dirsekleri de boştaydı. Asla masaya yerleştirmiyordu.

Bu adam, kendi canından çok şirketinin takım elbisesine önem veriyordu. Elbette fikserlarda ona bu yüzden şişirilmiş fiyat veriyordu.

Erdem derin bir nefes aldı. "Otuz bin" dedi. Samuel kafasını ona doğru kaldırdı. "Ne dedin?"

"Diyorum ki; işi bana söylüyorsun, ben de bu işi yapıyorum ve sana bu iş için istediğim fiyatı söylüyorum."

Samuel bunun üzerine hafifçe yüzünü buruşturdu. "Bak, bu iş için sen de çok fazla istiyorsun. Bu iş bence o kadar edecek türden bir iş değil…"

Erdem parmaklarını, masaya ritmik hareketlerle vurdu. "İşi bana söylersin, ben de o işin ne olduğuna bakarım. Ancak; sana zaten güzellik yapıyorum ve otuz bin gibi çok uygun bir fiyat veriyorum. Üstelik bunu senin problemini hiç dinlemeden yapıyorum. Samuel bunu şimdi ilk ve son kez yapacağım. O yüzden bence fiyatı indirmek yerine bana ne yapılması gerektiğini söyle ki ben de senden iş için gerekli olan bilgileri alayım ve işime başlayayım."

Samuel panikledi hızla ellerini kaldırdı "Hey, hey sakin! Tamam anlıyorum, bu intikamı istiyorsam senden daha az fiyatı kimse vermeyecek. Bu fiyat da çok yüksek ama… Bak tamam iş sanılanın aksine onu öldürme üzerine değil. Ben o kadını gerçekten çok sevdim ve benim yüzümden ölmesini istemiyorum. Sadece… Ona hediye ettiğim tüm takıları, arabasının erişim kartını ve şirketin benim odama giriş için kullanılan erişim kartını geri almanızı istiyorum o kadar."

"Orospu çocuğu, kadını tamamen soymamı istiyor. Üstelik bu kadının daha kim olduğunu bile bilmiyorum." Diye düşündü.

Ancak yüzünde sadece dinliyor ve ilgileniyor gibi görünen bir ifade vardı. "Devam et, bu senin sevdiğin kadın kim? Neye benziyor? Bana bir resimini ve nerede yaşadığını söyle."

Samuel hızla kafasını salladı ve gözleri sarıya dönerek ona mesaj yoluyla kızın resimini gönderdi. O ve kadın iki uyumsuz yaratık gibi görünüyordu ve kadının yüzündeki yapmacık gülümseme başından beridir adamdan hiç haz almadığına işaret ediyordu. Erdem, bu yorumu kendisine sakladı ve Samuel'in konuşmaya başlamasına işaret etti.

"Tamam! Adı Elizabeth Taylor, kendisi yirmi sekiz yaşında ve aslen Atlanta'da büyümüş. Şey… O megabina H10'da 143 numaralı dairede kalıyor. Bir Thorton Colby Galena G240'a sahip. Onu ona ben aldım. İş yerine genelde sabah saat 08:15'de gelir. Akşam saat 19:30'da çıkış yapar."

Erdem kafasını sallayarak Elizabeth Taylor adına yeni bir dosya açtı ve Samuelin kendisine verdiği bilgilerle doldurmaya başladı. Bu sırada ondan devam etmesini istedi.

"O hiç görmemiş olsa da çiçeklere hayrandır ve şirket içinde ya da dışında bana sürekli aptal çiçek resimleri atmaya devam eder. Ayrıca, ilginç bir şekilde 20'lere ait pop şarkıları dinlemeyi sever ve ne zaman daha modern bir şey çalmak istesem onların bir klasik olduğundan bahseder."

Erdem, hala gözünün önünde görünen kısa bob kesim eflatun renginde saçlara sahip, neon mavisi gözleri ile insanların ruhuna bakan siyahi kıza kısa bir bakış attı. Figürü son derece fitti ve oranları da oldukça orantılıydı. İtiraf etmeliydi ki kadın güzeldi ve bi nebze de olsa bu adamı aldattığı için onu suçlayamıyordu. Ancak müşterisi o kadın değildi ve şimdi müşterisinin tarafını tutmalıydı.

"Tamam, peki o erkek arkadaşından ne haber?"

"Levin Dursley! Piç kurusu şirketin güvenliğinde çalışıyor, sadece iki yıldır görevde ve önüne çıkan her kadınla flört ediyor!" Erdem adamın bariz bir şekilde önüne çıkan her kadınla flört etmesini kıskandığını anladı ama ne güldü ne de sesini çıkardı. Yüzünü düz tuttu. "Sende resmî var mı?" Diye sordu. Adam bir kez daha ona bir resim gönderdi. Oldukça iri, kaslı ve heybetli bir görüntü sunan bir şirket içi profil fotoğrafı karşısında duruyordu. Erdem bu adamın neden her kadınla flört ettiğini anladı. Adam bariz bir şekilde damızlık gibi görünüyordu. Erdem resimde gördüğü kadarıyla adam implantlar ile desteklenmişti ve kollarında goril kolları adında implant olduğu kesindi. Yüzünün iki kısmında da alnına kadar ulaşan implant çizgileri mevcuttu. Bu onun karizmasını arttırıyordu. Sanki dünya için tek görevi, kadınlarla eğlenmek ve onları kendisine bağlamaktı.

"Dursley piçi her sabah saat 07:15'de iş yerinde olur! O piç akşam vakti de 20:45'e kadar vardiyasına devam eder! Sonrasında da doğruca Elizabeth'in evine gider! Lütfen eğer onu o evde görürsen kafasına bir kurşun sıkar mısın? Bunu yaparsan sana bir otuz bin daha ödemeye hazırım!"

Erdem hemen elini kaldırdı. "Anlaşmamızda bundan bahsedilmedi ve bu bir başka anlaşmanın konusu, personelimin aynı anda sadece bir anlaşmayı yapmaya özen göstermesini istiyorum." Erdem palavradan, altında görev yapan paralı askeri de övmüş oldu ama umursamadı. Bu adam onun altında hangi paralı askerin olduğunu nereden bilecekti?"

Samuel hızla, anladığını belirtmek için kafasını salladı. Erdem vereceği, bilgilerin bu kadar olduğunu anladı. "Sana en geç bir hafta içerisinde istediklerini ulaştıracağım. Şimdi sen bana işimi şevkle yapabilmem için ödemenin yarısını atacaksın ve iş bitimine de diğer yarısını atacaksın."

"Sana şimdi on beş bin atamam! Benim… O kadar param yok."

Erdem, omzunu silkti. "Bu beni ilgilendirmiyor. Ne zaman bana on beş bini atarsın ben de o zaman çalışmalara başlarım. O zamandan bir hafta sonrasında istediklerine kavuşursun. Ancak, sana belirtmeliyim ki mücevherler hızlı satılan ürünlerdir ve ne kadar beklersen elindeki mücevherlerden o kadarına veda edersin."

Samuel dudaklarını kemirdi ve şişedeki son içkiyi doğrudan şişeden içti. Daha sonrasında gözleri sarıya dönüştü ve birilerine mesaj attı. Erdem hepsini donuk bir ifadeyle izledi. Samuel'in mesajlaşması beş dakika boyunca devam etti. Ardından da "Pekala, işte sana ön ödeme olarak on beş bin! Ayrıca, bu da sana satın aldığım mücevherlerin bir listesi. Orada olan mücevherlerin hepsini istiyorum."

Erdem hemen elini kaldırdı "Hepsi değil, bulunabilinenlerin hepsi! Ben sırf seninle iş yapıyorum diye zarara giremem. Kadın onları resmî olamayan yöntemlerle satmışsa ya da resmî yöntemlerle satmışsa bile bu senin sorumluluğunda benim değil. Ben sadece benden istediğin şeyi yapıyorum."

Samuel hafifçe hırıltılı bir nefes verdi. Cebinden bir tane sigara çıkardı ve hızla yaktı. "Tamam! Anlaştık."

Erdem, hesabına geçen on beş bini gördüğünde içinden çığlık attı. Cebi ilk kez para görüyordu ve dahası bu işin sonunda bir o kadar daha vardı!

Yüzünü düz tutarak yavaşça elini ona uzattı. "Seninle iş yapmaktan ve seni tanımaktan çok memnunum Samuel, dilerim ki şirketinde çok daha üst sıralara ulaşırsın."

Erdem'in uzattığı eli hafifçe tuttu. Yüzünde gerçek bir gülümseme vardı. Corpo gonku onu övdüğü için gülümsemeye başladı. "Teşekkür ederim Bay Demir, umarım söz verdiğiniz gibi işi bir hafta içerisinde gerçekleştirirsiniz."

Erdem hafifçe kafasını salladı. "Bundan emin olabilirsiniz. Benden haber bekleyin." Bu sözlerden sonra Samuel'in elini bıraktı ve ağır adımlarla Gonkies Donkey'in dışına çıktı. Eve gidene kadar yüzünü düz tuttu. Bu süre zarfında da kimi işe alması gerektiğini düşünüyordu. Kendisine hem deneyimsiz hem de paraya muhtaç birisi gerekliydi. Hırsızlık yaptığında malı kendisine almayacak birisi de lazımdı. Kafasına tek bir isim dahi gelmese de kimi arayacağı konusunda bir fikri vardı ve bu iş için kendisine bir miktar ödeme yapması gerekecekti.

O yaşlı Joytoy ile daha fazla çalışacaktı, orası kesindi.

More Power Stone!!!

Aydehancreators' thoughts