webnovel

Lies Turned Into Truth

The story of "Earth's last son" looking for a shred of hope in a universe full of pain and tears.

Veure · Fantasía
Sin suficientes valoraciones
6 Chs

Bilge beyaz sakallar

Oğlan bilinçsizken tek bir rüya bile göremedi. Pek de rahat olmayan bir yatakta uyandı. Buna rağmen, en azından dışarıya nazaran sıcaktı. Gri, terk edilmişe benzeyen, kare bir odada buldu kendini. Tam bu esnada o zamanki adam kapıyı açıp içeri girdi.

"Demek uyandın. Uyku ölüme çok benzer, yine de sıcaklığı hissedersin. Belki de sen şu anki durumunda ölümü isterdin. Ama artık rüyan bittiyse, kalk. Gerçekleri konuşacağız.

Oğlan pek de bir şey anlamamıştı. Sordu;

"Dış dünyada kitaplarda okuduğum kocaman su kütleleri veya yemyeşil toprak parçalarını bulamadım. Söyle bana, neredeler?"

"Onları büyük ihtimalle bir daha asla göremeyeceksin. Uzun zaman önce "Yenilikçi" Anxelmus onları bu gezegenden çaldı. Görüyor musun çocuk? Bizden insanlığımızı çaldı. Bu gezegen ise, insanların döl otomatı olduğu bir gezegenden başka bir şey değil. Bu gezegen 3033'ten beri hiç var olmadı. Söyle bana çocuk, varlığını kanıtlayabilir misin? Hemde ölmek için doğmuşken?

Oğlan donuk gözlerle adamı dinliyordu. Sanki bu koşusunda erken yorulmuş gibiydi, oysa o kapıyı açıp dış dünyaya adımını atarken hiç böyle olacağını düşünmemişti. Ayrıca karşısındaki kurtarıcısı olan bilge, beyaz saçlı uzun, kalıplı adamın ona niye yardım ettiğini bilmiyordu. Adam siyah pelerinimsi bir kostüm giyiyordu ve bu giysi ayaklarini kapatacak kadar uzuyordu.

Oğlan sordu;

"Kabus ve Kusmuk Krallıkları arasındaki savaş nedir?"

Yaşlı adam cevapladı;

İnsanlar bazen bir şeye inanma ihtiyacı hissederler. Ve bak, görüyor musun? Onları tanrı bile terk etti. Onlar için artık inandıkları dava tanrıdır ve ona ibadet etmek için birbirlerini öldürürler, oysa iki taraf da yaptıklarını boşu boşuna yapıyor. Mars krallığının onlardan haberi bile yok. Ama kendilerine devam etmek için bir şey arıyorlar, bir amaç. Belki de bu bir şekilde kendilerini kandırmaya çalışmaktır, yaşadıkları konusunda. Onlar hergün davaları doğrultusunda birbirini öldürerek kendilerini evreni kurtarıyormuş gibi hissederler, lakin evrenin onlardan haberi yoktur. Onlar boşa yaşıyor ve boşa ölecekler. Çünkü onlar kendilerini reddeden tanrıyı reddetme cesaretini gösterememiş olanlardır. Onlar yaşamaya devam edebilmek için delilik seviyesinde inançlı ve dindarlardır. Kendi davalarına "dindarlardır." Bu yüzden onlar sayıdan ibaret olanlardır, onların kendi isimleri hiç olmadı. Onlar, isimlerinin değerini asla kavrayamadı. Onlar kendi isimleri yerine isyankâr, devlet yanlısı gibi isimleri tercih edenlerdir. Bu içi boş isimlere büyük anlamlar yükleyip onları tanrılaştırırlar.

"Sence bir tanrı var mı?"

"Bilmiyorum, varsa bile bizi unuttuğu kesin. Öyleyse biz de onu unutacağız. Ona ihtiyacımız hiçbir zaman olmadı. O kitleler gibi değil, lakin gerçek bir insan, kendi isimine sahip olan bir insan kendi içinde bir tanrıdır. Kendi geleceğini kendisi yaratır. Kendi seçimleri ile yaratamayacağı bir şey yoktur. Eğer ki Tanrı gerçekten varsa onu yarattığı cehenneme göndereceğim."

Oğlanın gözleri iyice donuklaştı. Bundan sonra ne olacağını, daha da doğrusu artık ne yapması gerektiğini bilemez haldeydi. Doğru ve yanlış birbirine girmişti.

"Bundan sonra ne yapmalıyım?"

"Hayatta kalmalısın. Gidebildiğin yere kadar git."

"Bana neden yardım ettin, sen kimsin?"

"Sana çok iyi bir insan olduğum için falan yardım etmedim. Ama hayatta kalmak için ne kadar direndiğini gördüm. Bir insanın yaşama isteğine saygı duyarım. Sende gerçek bir insan olabilecek bir potansiyel hissettim, belki de sadece yanılgıdır. Senin yaşındaki bir çocuğa yüklemek için büyük bir beklenti.

Benim kim olduğum sorusuna geleceksek, ben bir hayaletim, uzun zaman önce ölmesi gereken bir hayalet. Ama dediğim gibi, sonuna kadar yaşa. Öyle değil mi?"

Yaşlı adam cebinden eski, antika bir tabanca çıkardı, hala metal kurşun atan cinsten. Tabancayı oğlana doğrulttu. Tabanca eski bile olsa oğlanın galaktik zırhı yoktu, bu kurşun onu öldürmeye kesinlikle yeterdi. Oğlan pek panik olmadı, adamı izliyordu.

Yaşlı adam konuştu;

"Eğer, eğer o kapıyı açmadan önce, bu dünyanın ne kadar zalim, boktan, o kitaplarında yalan, aldatmaca olduğunu bilseydin, bunca kötülüğün içinde yapayalnız kalıp, hiçbir insanın seni anlamayacağını, dünyadaki "son" insan olacağını bilseydin eğer. Yine de, o kapıyı açar mıydın? O kolu çevirir miydin?"

"Evet. Kesinlikle evet"

Yaşlı adam donuk, belirli belirsiz bir sırıtışla silahını indirdi.

Oğlan devam etti

"İsimlerden bahsediyorsun, annem bana hiç isim koymadı, oysa bende istiyorum."

Yaşlı adamın suratındaki sırıtış genişledi.

"Senin zaten bir ismin var."