webnovel

HASAN BİLGİN

Nox. Hakkında hiçbir şey bilinmeyen bir adam. Bulunduğu durumu sevmiyor gibi. Kanına dokunan bu düzeni değiştirmek isteyen bir yabancının hikâyesine hoş geldiniz. Bol bol akıl oyunları ve gizemler sizi bekliyor.

Hasan_Bilgin_3459 · Fantasy
Not enough ratings
3 Chs

YABANCI

Karanlık apartmanın, aydınlık girişinde ağır adımlarla gölgelerin arasına karışan ince ve uzun bedeninin üzerine kırmızı bir takım elbise geçirmişti. Cap Toe Model klasik ayakkabılarının topukları yere vurdukça çıkan ses ince ve uzun koridorda yankılanıyordu. Apartman koridorunun iyice derinliklerine ilerlediğinde ortasında yarı çapı on metrelik bir çember oluşacak şekilde yukarıya ve aşağıya uzanan merdivenleri kusursuz burnunun üstündeki kırmızı güneş gözlüklerinin ardındaki iri ve renkli gözleriyle gördü. Başındaki siyah fötr şapkasının ucunu ince ve uzun parmaklı ellerine geçirdiği beyaz eldivenle tutarken merdiven boşluğunun dipsiz karanlığına baktı. Ardından sol elindeki aslan kafalı bastonunu yere sertçe vurarak doğrulup merdivenlerden yavaş yavaş yukarıya doğru çıkmaya başladı. Bu sırada, her katta birbirine karşı duran dört kapıdan homurtular duyulmaya başlamıştı. Homurtulara karşılık ince dudaklarını gererek yüzünde büyükçe bir gülümseme belirdi ve parmak uçlarıyla gırtlak kısmında kuru kafalı bir broş bulunan lacivert gömleğinin üzerindeki siyah şeritli kravatını biraz gevşetti. Ve belinin arkasındaki Ruger Redhawk 44 magnumu çıkardı. Kapıların derinliklerinden yükselmeye başlayan homurtular daha da hadsizleşerek kırmızı gözlerini belirtmeye, hırrr diye çıkan sesleri duyulmaya başlandı. Ortamdaki hava attığı her adımla daha da gerginleşirken aniden burnundan derin bir nefes alarak dudaklarını öne doğru büzüp ıslık çalmaya başladı. Basit bir melodi olsa da kusursuzdu. Hiçbir notayı kaçırmadan, detone olmadan ufak bir nota dizisini tekrar tekrar çalıyordu. Her adımında bir nota...

Merdivenleri çıkmaya devam ederken her zamanki gibi bir kapının önünden daha geçti ama bu sefer sıradaki kapının önünde durarak bastonunu bir kere daha vurdu. Ve karanlık koridorda ilerlemeye başladı. Koridorun darlığından iki kişinin yan yana yürümesinin bile imkânı yoktu ancak detone olmadan ıslık çalmaya devam etti. Ta ki, koridorun sonundaki yer yer beton kolonların olduğu devasa bir odaya çıkana dek. Duvarı, zemini, tavanı sadece betondan yapılma, sol taraftaki camlarla yarısı aydınlatılan odaya attığı ilk adımıyla ıslığı güç kaybederek hızla yok oldu. Artık, sadece ayak sesleri ve homurtularla beraber ara ara duyulan tıksırıklar vardı. Tok, tak, tok, tak, tok, tak. İnsanı resmen hipnotize eden bu adım sesleri ardında büyüyen homurdanmalara aldırış etmeden yoluna devam etti ve karşısına bir kolonun dibinde yatan genç bir kadın cesedi çıktı. Cesedin karın kısmı tamamen deşilmiş ve iç organları dışarıya çıkartılmıştı. Etrafına bakındığında kadının uzuvlarının hiçbirinden en ufak bir iz yoktu ve çoğu dişi kırılmış, ağzı tamamen bir şey tarafından koparılmıştı. Cesede, doğru eğilerek silahını yere bıraktı ve cesedin açık olan gözlerini kapatırken yüzünde bir ekşilik belirdi.

Yabancı apartmana attığı ilk adımla beraber dikkatini hemen çekmeyi başarmıştı. Ancak adımlarındaki özgüven yüzünden ilk başta çekinerek kapının ardından sadece kırmızı gözleriyle bakmakla yetindi. Merdiven boşluğundan bakıp yere bastonunu vurmasıyla kendisi dışındaki diğerlerinin de ilgisini çekince harekete geçmekten başka çaresi yoktu. Yemeği kimseyle paylaşamazdı. Fakat daha değil. Hâlâ en uygun an en risksiz an gelmemişti. Ardından çalınmaya başlayan ıslık sinirlerini bozmaya, içinde nedensizce öfke tohumlarını yeşertmeye başlamıştı ki bir kez daha!.. Baston bir kez daha ses çıkararak dikkatleri üzerine tamamen çekmeyi başarmıştı. Artık rakipleriyle arasında neredeyse hiçbir mesafe yoktu. Bir an önce payını alıp tüymeliydi. Ve sonunda beklediği an gelmişti. Av, yemek artığının önüne eğilmiş silahını yere bırakmıştı ve kırmızı kıyafetli avının üzerine yüzden fazla çarpık, ince ve keskin dişlerle dolu ağzını açarak atladı. Ardından gırtlağına kadar giren bastonun başı kafasını kolona çarptırdı ve silahın namlusu alnında belirdi. Bam!..

Yüzünde tatminkâr ve gergin gülümsemesiyle yeşil renkte, buruşuk derili daha çok bir deniz canlısına benzer kırmızı gözlü yaratığın ağzındaki bastonunu geri çekti ve ceset yere yığıldı. Ölen yaratığın gözleri hızla solarak kararırken bastonunu kolona yaslayarak cebinden çıkardığı mendille yüzündeki yeşil, cıvık cıvık insan kanından daha yoğun kan benzeri sıvıyı sildi. Ve dudaklarının her iki yanı aşağıya düşerek ağzında yere bakan hilal benzeri bir görüntü oluştu. Ardından takım elbisesinin yakasına sıçramış bir iki noktayı da silip işini bitirdiğinde dili dışarıya çıkmış yaratığın üzerine mendilini attı. Ve bastonunun sopasıyla aslan kafası arasındaki noktayı kavrayıp bedenini karanlık kapıya doğru çevirdi. Karanlık kapıdan esen cılız rüzgâr silahının namlusunda tüten dumanı söndürdü. Gözlerini kısarak kaşlarını hafifçe çatıp karanlık kapının derinliğine odaklandı ve sert bir rüzgarla başı hafifçe geriye düşerken şapkası başından uçtuğu sırada havada yakalayıp tekrar başının üzerine koydu. Hemen silahını kaldırdı ama yaratığın pençesi daha erken davrandı. Sağ bileğine doğru bir hamle yaptığı sırada bastonunu diklemesine yaratığın kırmızı sol gözüne soktu. Yaratık acıyla ciyaklayarak sırt üstü yere düşünce yaratığın beyaz karnına ayak tabanıyla sertçe basarak parçaladı. Ve çıkarıp bu seferde dizini göğsüne kadar kaldırarak göğsüne bastı, parçaladı. Sağ ayağı diz kapağına kadar yeşil ve yoğun yaratık kanıyla kaplanmıştı. Sol elindeki bastonunu sıkarak çene kaslarını art arda birkaç kere gösterip burnundan derin bir nefes verdi. Alnında damarlar belirerek yüzü öfkeden kızarırken kel kafasından akan terler gözüne doğru ilerlediği sırada hiçbir kaşla karşılaşmayınca gözünün önüne düştü. Gözlerini kısarak sağ elinin tersiyle gözlerini ovuşturdu. Lakin hiçbir kırmızı göz, kapıdan dışarıya bir adım atmak için cesaret edemedi.

Alnındaki teri de elinin tersiyle sildikten sonra kırmızı gözlerle dolu karanlık kapıya doğru ilerledi ve hiçbir sorun yaşamadan kapıdan geçtiği gibi aniden duraksayarak arkasına baktı. Bastonunun altıyla karanlığı sert bir hamleyle deldiği gibi acılı bir ciyaklama işitti. Bastonunu yana doğru çekerek kendisine yaklaştırdı ve ağzında yüzlerce çarpık dişle dolu, çatal dilli yaklaşık bir altmış boyundaki yaratığa dimdik baktı. Ve silahını beline koyarak takım elbisesinin üzerine giydiği kırmızı ceketinin iç cebinden avuç içine sığan metal bir kazık çıkardı. Yaratığın karşısında oldukça rahat takınan yabancıya hamle yapmak için oldukça yakın duran yaratık nefesini yabancının üzerine üflediği gibi yüzünü çemkirerek yaratığın gırtlağına kazmayı geçirdi ve merdiven boşluğuna doğru çekti. Yaratık acıyla ciyaklarken merdiven boşluğunda kendisini buldu ve sesi hızla azalarak tamamen dipsiz boşlukta yok oldu. Ve yabancı merdivenlerden inerek geldiği kapıdan geri döndü. Tok, tak, tok, tak, tok, tak…

HADİ BAKALIM! İLK BÖLÜMLE BAŞLADIK. BU ARADA, KİTABI FARKLI DİLLERE ÇEVİRMEK İSTEYEN HERKESİ BEKLERİM.

Like it ? Add to library!

Have some idea about my story? Comment it and let me know.

I tagged this book, come and support me with a thumbs up!

Creation is hard, cheer me up!

Your gift is the motivation for my creation. Give me more motivation!

Hasan_Bilgin_3459creators' thoughts