1 1 - Kayıp Bebek

Başladığınız tarihi buraya yazar mısınız?

(Eğer Harry Potter kitaplarını okumadıysanız spoiler içerir!!!)

Severus Snape, Lily Evans'a aşıktı. Mare Celum ise Severus Snape'e. Lily ve Severus kavga edince içene küçük bir umut ışığı doğmuştu. 16 yaşındaydı. Severus'a kibar davrandı ve yakın oldukları bir zamanda onu öptü ve kaçıp gitti. Ve bundan iki yıl sonra hamile kaldı. Ama Severus'un bu dan haberi yoktu. Ama Regulas Black bir şekilde öğrenmişti. Ve tabiki Severus Snape bu hikayeye inanmadı. Ama doğruydu. Ve kzının annesi Voldemort'la karşı karşıya gelenler arasındaydı. Bu yüzden öldürülmesi gerekiyordu. Ama Regulas bu sırrı bir şeklide herkesten saklamayı başarmıştı. Ancak bir kiş hariç. Evan Rosier diye gözü dönmüş katil bir ölümyiyen. Ve bu fırsatı kaçıramazdı.

Mare ise bu işin tehlikeli olmaya başladığının farkındaydı. Sonunda kararını vermişti; Severus Snape'İn evine gidiyordu. Kucağında 1 haftalık bebeğiyle beraber Snape'in evinin yakınlarına cisimlendi. Ancak birilerinin onu izlediğinin farkında değildi. Ve bu kişi Evan Rosier'dan başkası değildi. Önüne atladı ve zavallı kadına Cricatius laneti uyguladı. Bundan zevk aldığı belliydi. Kadın çığlık atmaya başladı. Bebek hiçbir şekilde etkilenmiyordu ama yine de onu korumakm için kendini siper etmişti kadın. Acı içinde haykırıyordu; merhamet diliyordu ama gözü dönmüş ölümyiyenin umurunda değildi. Bebek ise ağlıyordu. Annesinin çığlıkları onu korkutuyordu. Severus Snape, dışarıdan gelen sesleri duyup evinden çıktı.

Gördüğü manzara onu çok şaşırtmıştı. Kadın, Snape'in ona baktığını farketti. Ölümyiyen işkenceyi bırakmıştı. Şimdi sıra ölümdeydi. Ölümyiyen, asasını kadının tam kalbine doğrulttu. Kadın ise ona bakmıyordu. Doğrudan Severus Snape'in gözlerine bakıyordu. O kömür gibi kara gözlere. Kadın konuşmuyordu ama deniz mavisi gözleri çok ��ey anlatıyordu. Üzgün, mahcup, pişman, endişeli, korkmuş... Bebek hala ağlıyordu. Annesini kaybedeceğinin farkındaydı. Ve o an geldi, Ölümyiyen büyüyü yaptı: "AVADA KEDAVRA!" Ölümyiyenin asasından çıkan yeşil ışık doğruca kadının kalbine isabet etti. Kadın gözlerini kapattı, bebeğine son kez sıkıca sarıldı ve yığıldı.

Ve ardından bir ölüm büyüsü daha oldu. Ölümyiyen de tıpkı kadın gibi yere yığıldı. O da ölmüştü. Severus Snape asasını indirdi. Yerde hareketsizce yatan kadının yanına gitti. Kucağındaki bebek hala ağlıyordu. Bebeği kucağına aldı. Kömür karası saçları vardı. Severus, bebeği birkaç kez kucağında salladı. Bebek sustu. Kimin kucağında olduğunu anlamak için gözlerimi açtı. Deniz mavisi gözleri vardı. Tıpkı annesininki gibi. Şimdi babası olduğunu hissettiği adamın gözlerine bakıyordu. Çok sessizdi. Az önceki ağlayışında eser yoktu. Snape düşünüyordu. Acaba olabilir miydi? Gerçekten bir kızı olabilir miydi? Bebeği evine götürdü...

Birkaç sonra cevabını aldı. Bebeğin saçlarını sürekli yıkamasına rağmen sürekli yağlanıyordu. O iksir yaparken bebek de ona yardım ediyordu. İnanılmaz bir şekilde doğru malzemeleri doğru sırada kazana uçurarak koyabiliyordu. Nesneleri çok kolay uçuruyordu. Ve bu yaşta bu kadar yetenekli olmak ileride çok güçlü bir cadı olacağına işaretti...

Aradan bir yıl geçmişti. Bebeğin adını Lina koymuştu. Çünkü Snape ne zaman kendi koyduğu ismi söylese, bebek ısrarla "Lina" diyordu. Lucius ve Narsissa da Snape'in bir kızı olduğunu biliyorlardı ama annesinin kim olduğunu hiçbir zaman öğrenemediler. Draco'yla iyi anlaştıkları için pek seslerini çıkarmıyorlardı. Bebek ve Draco sahiden de çok eğleniyordu. İkisi de aynı yaştaydı. Draco birkaç ay daha büyüktü o kadar. İkisi beraber yapılmadık yaramazlık bırakmıyordu...

29/09/1981

Küçük bebek, elindeki gazeteyle oynadığı sırada Snape ve Lucius Malfoy sohbet ediyordu. Draco uyuyordu. Küçük bebek, babasını ve Lucius'u dinlemeye başladı. Pek bir şey anlamıyordu. Ama birkaçını anlamıştı: "Sence gelecekte ne olacak dersin?" dedi Lucius. Severus bir süre cevap vermedi. Gazeteyle oynayan kızına baktı. Bir yandan da konuşmalarını dinlediğinin farkında değildi. İçini çekti. "Hiç bilmiyorum." oldu cevabı. Bu konuşmanın nereye varacağı belliydi. Lucius saate baktı. Draco'yu alıp eve gitmesi gerekiyordu. Snape ile vedalaştı ve gitti. Lucius gittikten sonra Snape konuştu: "Keşke bilsem." Bebek, bunu da anlamıştı. Ve abasının dileğini gerçekleştirmek için içinde büyük bir iste uyandı.

Ve işte o an oldu herşey. O an değişti küçük bebeğin hayatı. Zamanda yolculuk yaptı. Rowena Ravenclaw'ın güçlerinden vardı onda. O bir Nimisagustu. Evrendeki bütün güçlere sahipti. Severus Snape daha ne olduğunu anlayamadan küçük bebek gitmişti. Bir andan yok olmuştu. Ara sıra evin içinde olur olmaz yerlere cisimleniyordu. Evin her yerine baktı ama yoktu. Üç kez, beş kez hatta on kez evin içini tekrar tekrar aradı. Bebekten iz yoktu. Malfoylara gitti. Orada da yoktu. Günlerce, haftaalrca hatta aylarca aradı bütün şehri ama bebeği hiçbir yerde bulamadı. Çaresizdi. Gazeteye ilan veremezdi ya da başka kimseye söyleyemezdi. Ne ölümyiyenler ne de Karanlık Lord bunu duyamamalıydı.

...

Bu sırada küçük bebek, Potter'ların evinin kapısındaydı. Godirc's Hollow'da. Akşam saatlariydi ve hava kararmıştı. Ortalıkta kimse yoktu. Küçük bebek dakikalarca bekledi ama kimse gelmedi. Eylül yaıydı ve hava soğuk sayılırdı. Küçük bebek üşümüştü. Kendiliğinden bir battaneye belirdi ve küçük bebeği sardı. Ama pek sıcak tutmadı bu da. Ağlamaya başladı. Birden şiddetli bir yağmur başladı. Şimşekler çaktı, gök gürüldedi. Potter'ların kapısı açıldı. Bayan Potter, kapının önünde battaniyeye sarılı duran, ağlayan bebeği gördü ve küçük çaplı bir şok geçirdi. Bebeği kucağına alır almaz bebek sustu. Gözlerini açtı ve Ginny Potter'a baktı. Ginny, kapıyı kapattı ve içeri girdi. Harry, kanepede oturmuş, Gelecek Postası'nı okuyordu. Karısı, kucağında küçük bir bebekle salona girince ayaklandı. Karısının yanına gidip bebeği baktı. Siyah saçları ve deniz mavisi gözleri vardı. Şimdi o masmavi gözler Bay ve Bayan Potter'ın yüzünü inceliyordu...

Sayfa sayısı: 1-4

avataravatar
Next chapter