3 B. 3

"Ne isityordun, Eftalya?" dedi tripli ve sınırlı bir ses tonu ile. "Şey, Çiçek kantine gidecekmiş, onunla gider misin diyecektim" dedim, herkesi şaşkına çevirerek. "Eftalya ne saçmalıyorsun?" dedi hem Çiçek hem Okyanus aynı anda.

Plan çalışıyor. "Demin kantin kantin diye tutturmuştun Çiçek, bak sana arkadaş buldum, konuşa konuşa gidin gelin, gülüm, hayde" Bu nasıl saçma bir konuşma oldu ya. Ama lazım lazım.

"Dememiştim ama... Hadi gidek bari..." Ahanda ilk adımlar atılıyor... Ikisi de kantinin yolunu tutmuştu. "Eftalya? Ne demek oliy bu, aşkım bebeğim?" dedi Ayça bebeğim. Eh tabi, şaşırtırım adamı, hehe. Ama söyleyemem be Ayçatom...

"Cidden, ben de anlamadım?" dedi şimdi de Meltem bebişim. Valla ısrar etmeyin. Söyleyemem...

"Talya, konuşalım mı?" diye şaşırttı ya Kaya beni. Talya mı? Pardon? Mr. Demircioğlu? Sen bana ne zamandan beri Talya der oldun?q

"Talya kim be?" dedim hem atarlı hem giderli şekilim ile. Hey gidi hey, Mısra ve Ezgi aşkım bebeklerimden öğreniyoruz çok şükür. Hatırladım da, Ezgi bebeğim ne yaptı aceb... Neyse... Bu aralar hayat bana da zor be...

"Şey, desem olmaz mı? Talya demek de yakışıyor sana sonuçta", "Hayır... Ne güzel Eftalya ismim var... Canım dedem koydu bana bu ismi, değiştireni tepe taklak yapıp, bayrağın direğine düz bağlarım" Yaparım. Dedim çünkü. Diyorsam yapardım. Gerçi gıcık enişte diyordu ama... Desindi yani onu pek te umursamıyorum zaten...

"Aslan diyince oluyor ama?!" dedi Kaya. "Bana ne... Aslan umrumda mı sanki" değil yani değil.

Bizimkiler kantinden hala dönemedi ama ders zili çalmıştı. İlk dersin ne olduğu hakkında gram fikrim yoktu ki, sınıfa İngilizce hocası girdi. AMK ben bu yıl şu gerizekalıdan neler çektim be. Geçen seneki salaklara bile razıyım yani.

Bu hoca hoca değil ya... İngilizceyi benden öğreniyor resmen... AMK bir de derste birtek benimle ders işliyor... Git diğerleri ile ilgilen... Ben biliyorum zaten. Aha bak gene bana soruyor. Lan hoca ay hoca! Sensin hoca! Ben değilim!

Ders bitene kadar sürekli sordu cevapladım. Ders bitince resmen kendimi sınıftan attım. Çiçek de direkt sınıftan çıkmıştı.

"Eftalya'm, ne işler karıştırıyorsun gene?" dedi Çicek Solmaz. Çok resmi oldu ama neyse. "Ne yapmışım gene ben?" Ne yaptım ki dimi, satır canişkolarım? "Neden Okyanus ve beni kantine gönderdin?" dedi ama böyle sanki sesi biraz sinirli çıktı. "Bilmem. E ne aldın kantinden?" Konu değiştirmekte üstüme tanımam.

"Su aldım sadece ama Okyanus senin şimdi delirdiğini söyledi, elimiz boş dönersek yine salak salak birşey der diye bir sürü çikolata aldı bana. Ne alaka amk anlamadım" Çikolata? Çihletta? Ben yanlış duymadım ve siz de yanlış okumadınız demi?

Oruçlu olmasaydım, çihlettaları çalardım. Ama bu planı bozar yav.

"Ben delirmiş miyim? Gösteririm ben o ucubeye kim delirmiş!" Koşarak ikinci kata, 11A sınıfına geldim. Salak, ucube reis köşesinde oturuyordu.

"Okyanus Batmaz!" soy adını 11A'nın öğrenci listesinden biliyordum."Sen kendini ne zannediyorsun?" evet, kavga başlasın," Reis oldun diye ne cüretle bana küçük düşürücü söz söylersin? Bu mu lan senin reisliğin?" Bütün okul neredeyse 11A'nın kapısında duruyordu. Ben sınıfın tam ortasında, o ise arka masasında otururken kalkmıştı.

"Bak bana Eftalya Kılıç... Ben sana kötü bir söz demedim. Ve ayrıca hangi hak ve hukuk ile sen benim sınıfımı basıyorsun?" "Sınıfın batsın! Yapacak reisliğin batsın! Git bir de kendin bat!" Bana deli diyen sendin dimi? " Hödük kafalı. Beyni susuz kalmış herif.

"AMK hayatda ne yapsak kötüyüz ya!" Lan gelmiş bana deli diyorsun hem de ne yapsak kötüyüz diyorsun. Salak mısın oğlum sen?!

Gelen nöbetçi öğretmen beni sınıftan çıkarmıştı hatta bas baya kovmuştu. Reis diye bunun da biryerlerini kaldırdılar. Şimdi düşürsen düşmez. Beyni jöleden yapım salak herif.

Çiçekte gelmiş bana sakin ol demeye başladı. Plan mlan aklımdan çıkmıştı. Tek hissettiğim duygu da sinir di.

"SAKİN FALAN OLAMAM, ÇİÇEK. BANA DELİ DEDİ O..." bir saniye durmuştum. Ben kim? Eftalya Kılıç. Ben neden böyle salak birşey yüzünden biriyle kavga ediyorum? Hem de o birisi, erkek.

"Çiçek, ben napıyorum?" dedim, şaşkın şaşkın sırama otururken. Kaya, Meltem, Ayça üçüsü de bizim sınıfta, sıramı çevrelemişti.

"Nasıl çıktı bu kaos?" dedi Kaya. Abicim, sanki ben biliyorum... Ayça sırtımı sıvazlıyordu. Sakinleşmem içindi. Ben delirmiş olmalıyım. Okyanus haklı olabilir, ben tam bir deliydim.

"Eftalya Kılıç, Gül hoca seni çağırıyor" diye nöbetçi öğrenci geldi. Kalkıp, Gül hocanın odasına geldim. Kapıyı çaldım ve içeriden gelen izinle kapıyı açtım.

"Hocam?" dedim çok yavaş çıkan sesim ile. "Gel, Eftalya ..." dediğinde ben içerdeydim bile. Karşısındaki koltuğu gösterip oturmamı işaret etti. Geçip oturdum, 1 dakika 4 saniye sonra konuşmaya başladı.

"Eftalya, kızım, bu ne demek oluyor? Sen böyle bir kız değildin? Sınıf basmak nedir, Allah aşkına? Bir probleminiz mi var?' dedi Gül hoca. Sustum önce, 34 saniye boyunca sustum. "Hocam, ben nasıl yaptığımı bilmiyorum," diye zorla söyledim ki gözümden 1 damla yaş aktı, devam ettim "bana deli demiş. Aslında böyle küçük birşeye sinirlenen birisi değilim, biliyorsunuz... Ama o an kendimi kaybettim. Nedenini bilmiyorum" Ben ağlamaya başladım. Nedenini bilmiyorum. Gerçekten bana noldu?

Orda 3 dakika 21 saniye boyunca ağladım. Gül hoca hiçbir şey demedi. Sonra gitmem için izin verdi. Ben sınıfa varırken zil çalmıştı hatta ders bile başlamıştı. Yavaş yavaş yürüyüp sınıfın kapısına gelip kapıyı tıklattım.

Ne ders olduğunu bile bilmiyordum ama girdim ve sırama geçip oturdum. Ders edebiyat. En sevdiğim derslerden... Hocayı sevince dersi de seviyorum. Ama ruhsuz gibiydim.

Öylece tahtaya bakıyordum. Ve birden gülmeye başladım. Cidden ben gidip reis'in sınıfını bastım. Helal olsun bana.

"Eftalya? Noluyor kızım? Iyi misin?" dedi Tarık hoca. Iyi değilim hocam. Görmüyor musunuz gülüyorum.

Sonunda gülmeyi bırakıp kahkaha atmaya başladım. Bütün sınıf, hoca dahil bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Gülün lan... Komik işte... Sınıf arkadaşınız koskoca okulun reis'inin sınıfını bastı. Başka ne olsun yani.

Tarık hoca gelip kızlara beni sınıftan çıkarmalarını istedi. Kızlar benim kolumdan tutunca, kolumu silktim. "Bırakın ya beni" diye bağırdım. Hoca şok, sınıf şok, ben değil, hehe...

Sonra kalkıp dışarı çıktım. Koridorda bağırdım. Dışarı çıktım gene bağırdım. Gidip, oturma yerimizde oturdum. Bağırışımı duyanlar cama çıkıyordu. Bense oturduğum an sessizlikte yüzmeye başlamıştım.

Canım mı sıkılıyordu? Ne bilim. Modum nasıl? Ne bilim. Ne biliyorum? Ne bilim. Ders bitene kadar oturdum. Ve sonra sınıftan çantamı alıp okuldan çıkacaktım ki, kütüphaneci abla tuttu.

"Eftalya, Mehtap'ı gördün mü?" Mehtap bizim sınıfın sabahki dönümünde okuyan sınıf arkadaşımdı. Demin, başka bir arkadaşım olan Ceylan'ı kardeşi de sorup gitmişti, Mehtap'ın en yakın arkadaşı.

"Hayır bilmiyorum, Ceren abla. Onlar sabahki öğrenciler. Demin onun en yakın arkadaşını da kardeşi sorup gitmişti. Bilmiyorum ki. Sen ne yapacaksın ki onu?" " Bana lazım değil zaten, annesi soruyor."

Cidden?! Bana ne onlardan. Zaten ikisi de s*rtüğün tekidir. Bana ne yani?! Benim başımın derdi yetik bana.

Tam okuldan çıkıyordum ki, Süleyman hoca tuttu. Ana, yakalandık emi?

"Nereye küçük hanım?" Şey hocam, Allah izin verirse, kapıdan çıkıp, okuldan gidecektim. "Gidiyorum." Nerden geldi bu özgüven sana Eftalya? Özgüvenli Eftalya? "Kimden izin aldın? Kardeşim?" Kardeşin batsın şerefsiz hocam. "Kimseden almadım ama iyi değilim hocam." Anlayın be, resmen delirdim. Gidip kameradan baksana halim hal değil. "Hemen sınıfına gidiyorsun".

Emir geldi yukarılardan. Ama benim şu anda oraya çıkıp onları indirmem gerek mi yani?!

"Hocam, ben gidiyorum. Üzgünüm ama gidiyorum." Ama bu onu sinir etmişti. Salak hoca, araban ile trafikte sıkışaca hoca, ayakkabının altı kopasıca hoca...

"Odama. Hemen. Küçük hanım. O çok uzamış dilinizin icabına bakalım" dediği an arkasına dönüp, odasına gitmeye başlamıştı. Peşinden gittim. Beni gören öğrencilerin bakışlarını üzerimde yağmur gibi hissediyordum. Yanımda Ayça gelip benimle aynı anda yürümeye başladı.

"Ne oldu?" dedi sessiz sessiz. "Hiç" dedim. Gözlerim attığım adımlardaydı. Sayıyordum. Fark etmedim, Kaya, Çiçek ve Meltem de gelmişti. Odaya kadar peşimizden geldiler ama hoca izin vermedi girmelerine. Hatda kapıyı kilitledi. Psikopat herif.

O geçip masasına oturdu. Ben ayakta. "Söyle bakalım... Bir gün içinde bu olayları çıkartmanın sebebi ne?" Sana ne?! "Bilmem. Hocam, gidebilir miyim, sorunuzu cevapladım ya hani?" Salak Eftalya. "Bana bak küçük ucube! Ben senin şu kapının arkasında bekleyen arkadaşlarından birisi değilim!" Olamazsın zaten. "Biliyorum hocam" Çocuğum utan azıcık be.

Oturduğu yerden kalkıp gelirken tırstım. Çünkü bana bişey yapacak. Seziyorum. Bana yaklaştıkça terslik olduğunu anlıyordum. Bu korkmam için de, ona vurmak için hazırlanmam için de yeterliydi.

Aramızda santimler vardı. Durdu ve elimi tuttu. " Bak prenses, sana böyle sinirli haller bile yakışıyor. Çok güzel oluyorsun" Sapık herif. Korkudan yapacağım hamleleri bile unuttum. Konuşmayı bile unuttum.

EFTALYA YARDIM ÇAĞIR. ARKADAŞLARIMIZ KAPININ ARKASINDA.

Biliyorum, Metocan. Ama dilim tutuldu. Napcaz?

Aradığınız numaraya ulaşılamıyor. Mete öldü.

Mete gitmeeee bari sen bırakma beni.

Metocan da gitti. Bu sapık herif saçıma dokunmaya başladı. Artık gözyaşlarımı tutamayacak hale gelmiştim. Ve bıraktım. Korkudan bütün herşeyim karıştı. Gözlerimi kapatıp Allah'ımdan yardım etmesi için dua etmeye başladım.

Şimdi kapıdan biri girip kurtarsa. Allah'ım yardım et. Bu kâbus ise eğer lütfen devamını izletme bana Ya Rabbim...

Artık gerçekten sadece bedenim duruyordu. Ruhum Rest.In.Peace olmuştu bile. Elimi yumruk yapıp sıkmaya başladım. Ama kımıldamıyordu ki.

Tam o anda sesler duymaya başlamıştım bile. Ama korkudan bayıldım. Sesler hala duymaya devam ediyordum. Tanıdık bir ses bana uyanmamın söylerken birkaç kız ve erkek sesi küfür ediyordu. İlk gelen ses beni kollarına almıştı ve ondan sonrası yok. Bilincim tamamen gitti.

Yaşadığım olay kafamın içinde tekrar ediyordu. Sürekli ve sürekli. Eve gidip milyonlarca kez hatta milyarlarca kez banyo yapacağım. O şerefsizin elleri bana değdi bir kere.

Sayı saymak istiyordum. Rafda duran kitapları A'dan Z'ye dizmek, kıyafetlerimi teker teker katlayıp dolaba yerleştirmek... Yani kısacası rahatlamak istiyorum.

Gözlerimi açınca elimde bir iğne ile bir odada uyandım. Hastane mi burası? Evet. Fazla ışık ile zaten ışık sevmeyen birisi olarak 4 saniye acı çekip, gözlerimi kapattım. Bir de baş ağrısı vardı tabi ki...

avataravatar
Next chapter